2000’li yıllara kadar en önemli öğrenme kaynakları; kitap, dergi gazete gibi matbu metinlerdi. Ancak şimdilerde durum ciddi bir değişim ve dönüşüm sürecine girmiş ve kendi istikametinde hızla akıyor. Artık insanlar spor yaparken podcast dinleyebildiği gibi istirahat vakitlerinde herhangi bir video görüntüleme platformundan muhtelif içerikler izleyebiliyor. Bu durumun iyi mi yoksa kötü mü olduğu ve/veya gündelik hayatı ne ölçüde etkilediği gibi tartışmalara girmenin yararı var mı? Varsa ne(ler)dir? İnanın bilmiyorum. Zira bu pilav çok su kaldırır.
Ancak gözlemleme kabiliyeti olan herkesin fark edeceği garip bir süreç yaşıyoruz. Sosyal medya mücahitliği, sosyal medya repliklerinden devşirilen malumatfuruş entelektüellik; şiir, nesir, deprem, devrim, ekonomi, tarih, kültür, sanat, siyaset ve din hakkındaki bilmişlikler hepimizi yormuş hatta bunaltmış durumdadır. İnsanlık tarihinin en çetrefilli mevzularını, alelacele hazırlanmış birkaç slogan, podcast veya videoyla hallettiğini düşünen sosyal medya şöhretlerine maruz kalmışlığınız vardır. Onlara sorsanız çok önemli bir o kadar da gerekli iş yapıyorlar…
Yani sosyal medya sadece manipülasyon ve dezenformasyon gibi illetlere alan açmakla kalmıyor. Gelecek nesillerimize sâri zihinsel, kültürel, dinî ve insanî derinliklerimizi de hızla ve nobranca tahriş ediyor. Sosyal medyayı bir imkân olarak görüp dinî, millî ve kültürel değerleri popülarize etme gayretine düşen iyi niyetli kimselerin bu konu hakkında tekrar tekrar kafa yorması gerekir. Ve devlet aklının buna çareler araması “elzem”den daha vurgulu bir kavramla ifade edilmelidir.
Zira dijitalleşme süreçleri siyaset, sağlık, eğitim, savunma sanayii ve ekonomi gibi hem kamu hem de özel sektörü esaslı bir şekilde etkileyecek yönlerinden çok sosyal medya gibi popüler alanlar üzerinden konuşulmaktadır. Çünkü ‘sosyal medya dünyası’ kendine özgü bir ekonomi ve PR dili oluşturarak, nevzuhur bir iletişim atmosferi geliştirmiş gibi görünüyor. Böylelikle oluşturduğu konforlu ve steril ortamda derinlikli düşünceye ve farklı sese tahammül edemeyecek bir hız ve yoğunluk, maalesef, her zaman korunmaktadır. Hal böyle olunca; medyanın bu yeni, yaygın ve görece eğlenceli versiyonuna dair eleştirel söylem ve yaklaşımlara hayat alanı kalmıyor. Herkes ve her şey baş döndürücü bir iştahla sathi, indi, sakil, yapmacık ve yüzeysel kalmaya mahkûm ediliyor.
Bundan böyle söz konusu sürecin insanlığın yararına olabilecek bir biçimde yönetilmesi hiç olmazsa; selden kütük alma kabilinden, olası zararların en aza indirilmesi önem kazanıyor. Acaba tarihin herhangi bir döneminde; kültür, sanat ve bilgiye erişimin bu ölçüde hızlı, kolay hatta eğlenceli olabileceği ön görülmüş müydü? Sanmıyorum. Madem ki böylesine yaygın, hızlı ve kestirme bir yol bulunmuştur. Bu yolun iyi değerlendirilmesi elzemdir. Ben de akıllı aygıtların, internetin ve sair dijital imkânların sıradan bir son kullanıcısı olarak; birkaç kesime çağrıda bulunmak istiyorum.
İlk çağrım bencileyin sıradan internet kullanıcılarına; lütfen hangi sayfada ne yaptığınıza, hangi aplikasyonu telefonunuza niye yüklediğinize ve bu alanlarda neler yapıp, kaç saniye/dakika/saat vakit harcadığınıza dikkat ediniz. Gözleriniz ve parmak uçlarınız bir gün size isyan edecek bunu asla unutmayınız. Vaktin ne kadar değerli ve hızlı olduğu konusunda biraz daha cesur özeleştiriler yapınız. Buna ek olarak ihtiyaç duyduğunuz iş ve işlemlerde ilgili kamu otoriteleri ile ehil kişi ve kurumların tavsiyelerine uyunuz. Siber güvenliğin önemini göz ve kulak ardı etmeyiniz. Mahremiyetinizi makineler aracılığıyla pazarlayarak tüketmekten uzak durunuz. Özel alanlarınızı paylaşma konusunda olabildiğince dikkatli hatta cimri olunuz. Yapacağınız işin ve/veya alacağınız hizmetin gerçek ve yetkili sahibine erişmeye özen gösteriniz. Örneğin dinî bir mesele için Diyanet’in, sağlıkla ilgili konular için Sağlık Bakanlığı’nın, eğitime dair mevzular için MEB ve YÖK gibi kurumların bağlantılarını değerlendiriniz. Ve lütfen popüler isim ve markalara özenerek para yahut ün kazanmak için kendinizi ‘acemi dijital’ durumuna düşürmeyiniz. Eğer gerçekten nitelikli içerikler üretebilecek imkân ve donanıma sahipseniz bana söz düşmez. Lakin eğer böyle değilse çocuklarınıza, torunlarınıza ve insanlığa bırakacağınız dijital miras; ilgi ve beğeni dilenmek için kotarılmış yapmacık hatta absürt işler olmasın. Unutmayın ki dijital ortamlar insanlar kadar unutkan değildir. Ve artık dijital veriler insanların ölümüyle geriye bırakacağı belki de en prestijli mirası olacak. Eğer terike (miras muhteviyatı) kıymetli değilse sahipsiz yahut komik düşer, maazallah.
İkinci çağrım içerik üreticilerine: Çünkü küresel ağlarla bağlantılı, algoritmik âlemde üretilen her içerik bir şekilde karşılık buluyor. Ve influencer, blogger, youtubber, tiktoker olabilmek gibi yeni kazanç kapıları özellikle genç nesle kaçırılmaz bir fırsat olarak altın tepsilerde sunuluyor. Buna şöhretin tatlı cazibesi de eklenince süreç iyice kontrolden çıkabiliyor.
Ey sağduyusunu kaybetmemiş içerik üreticileri! emek etmeden iyice araştırmadan lütfen içerik paylaşmayınız. Unutmayın ki siz herhangi bir konuda siz görüşünüzü beyan ettiniz diye dünya değişmeyecek. Bu mecralardaki şöhretiniz sizi sosyal, siyasi, kültürel ve dini mühendisliğe düşerek dijital kanaat önderi gibi davranmaya hatta üstenci bir dil kullanmaya sevk edebilir. Halbuki bu kadar kısa ve kolay yolla elde edilen ün, imkân ve güç her zaman haklı ve asla kalıcı değildir, olamaz. Şöhretinizin size eşlik edemeyeceği ortamları da hesaba katarak hareket edin.
Eğer para kazanmak istiyorsanız dijital pazarlamadan başka yollar mutlaka vardır. Burada sayılamayacak kadar çok iş, zanaat ve san’at alanları siz cesur insanları umutla beklemeye devam ediyor. Unutmayın şöhret eskiden afetmiş şimdilerde ise ne zaman, nerede ve nasıl nüksedeceği bilinmeyen bir felakettir. Her şeye rağmen bir içeriği üretmeyi düşündüğünüzde; ‘ben bu içeriğe maruz kalmak ister miydim’ sorusunu mutlaka sorun. Yani dijital muhataplarınızla empati yapın, lütfen. Hasılı dijital mecraların oyuncağı olmaktan kaçındığınız gibi takipçi, muhatap ve müşterilerinizi de dikkate/ciddiye alın.
Şimdi de kişisel tecrübelerimle gözlemlediğim bazı Youtube kanallarını burada zikretmek istiyorum. Vurgulamak isterim ki farklı fikri, kültürel ve zihinsel yapılara sahip olduklarını müşahede ettiğim bu kanalları zikrederek hem söz konusu kanallara teşekkür etmek hem de yeni kanal açacaklara bu yoldan yürümelerini tavsiye etme cüretini göstermektir. Değilse bu kanallardaki tüm içeriklerin; teknik ve kültürel yönleriyle dört başı mamur ve söylemlerinin yüzde yüz doğru olduğunu iddia edecek değilim. Ayrıca bahse konu mecralardaki iyi işler burada örnek kabilinden verilen kanallardan ibaret de değil, çok şükür. Dil ve okul derslerine yönelik eğitim veren hesaplar, devlet kurumlarına ait olanlar ve şahıs isimleriyle, örtük-açık PR yaparak, yayın hayatına devam eden kanallar dışarda tutulmuşlardır. Ehlince bilinir ki bunlar arasında pek çok başarılı örnek bulunmaktadır. İnşallah zikredilen linklerle benzerleri gayret, plan, hedef ve sürekliliğini koruyarak nitelik ve niceliğini geliştirmeye devam eder. İlem TV, Klasik Düşünce Okulu, İslam Düşünce Enstitüsü, Maveratv, Anadolu İlahiyat Akademisi, Fikir Coğrafyası, Kültür Tarihi, Turing 1923, okuokut, e-medrese, serbestiyet, fıtrattv, erkamtv, açık beyin ve Mim Art Kültür gibi youtube kanallarını zikretmekle şimdilik yetinelim.
Son çağrım kamunun düzenleyici ve denetleyici otoritelerine: Dijital mecralarla ilgili düzenlemeleri ideolojik kamplaşmaların üstünde insani, etik ve hukuki bir zeminde müzakere ederek kötü, çirkin, manipülatif ve suçlarla birleşik içerikleri; daha yayılmadan engellemeye matuf formüller arayın. Bulursanız tutarlı ve hakkaniyetli bir zeminde uygulamaya koymak için cesur, analitik, sistemli, sürdürülebilir karar ve politikalar geliştirin.
Malum olduğu üzere belediyelerden, üniversitelere; bakanlıklardan genel müdürlüklere neredeyse her bir kamu kurumunun hesapları ve kanalları bulunmaktadır. Ancak maalesef bunların önemli bir kısmı üst yöneticilerin tanıtımına odaklanmış gibi görünmektedir. Şüphesiz genellemelere mahsus istisnalar ilgililerce malumdur. Şahısları değil kurumları, anlık tepki ve refleksleri değil; hazırlık, hedef, strateji, sistem ve eylem planı olan içerikler üretmeye ve yaymaya yoğunlaşalım.
Eksikleri bir tarafa e-devlet üzerinden yapılan işlemler, hastane randevusundan vergi ödemelerine; bankacılık işlemlerinden sigorta prosedürlerine dijital imkânlarla yapılabilen iş ve işlemler herkesi mutlu etmiyor mu? O halde muhataplarını a-sosyalleştiren sosyal medya platformlarına daha nezih dinî, kültürel, sanatsal içerikler yüklemek; yaygın eğitime katkı olması bakımından herkesi mutlu kılabilir. En nihayetinde bu durum insanları sosyal medya ve smart aygıtlar aracılığıyla robotlaşmak; a-sosyal, gergin, sentetik ve mutsuz olmaktan koruyacaktır.
Ülkemizde, küresel düzeyde dijital danışmanlık yapıları oluşturmak gerekmektedir. Dijital içeriklerin sayı, tür, konu, kaynak ve tüketici gibi farklı boyutlarıyla sistemli bir şekilde analiz edilerek istatistiğinin oluşturulması yani veri odaklı bir indexleme işlemi önemini korumaktadır. Türkiye’den başlayarak tüm dünyaya ışık tutan periyodik kültür, sanat, edebiyat, iktisat, sağlık hatta din odaklı dijitalleşme raporları üretilmelidir. Burada işaret edilen iş süreçlerinin muhtaç olduğu nitelikli insan kaynağı ve gelişmiş dijital teknolojiler ancak kamu desteğiyle sürdürülebilir hale gelecektir.