7 Ekim 2023’te Hamas’ın başlattığı Aksa Tufanı’nın ardından, siyonizmin gerçek yüzü yeniden dünyanın gözleri önüne serilmiş; buna bağlı olarak siyasî, askerî, ekonomik, diplomatik, kültürel ayrışmalar yaşanmıştır. Bu ayrışma, siyonist zulme karşı iki tür tepkide aşikar hale gelmiştir. Birincisi, İsrail’in askerî ve politik yönden desteklenmesi şeklinde tevarüs eden hegemonyanın sürdürülmesi; ikincisiyse işgal, işkence ve soykırıma uğrayan özgür Filistin halkının yanında durarak karşı hegemonyanın inşası yönünde belirginlik kazanıyor. 1940’lı yıllardan itibaren işgal edilen Filistin topraklarında filizlenen direniş ateşinin, bir gün mutlaka Siyonist İsrail’in hegemonyasını yerle bir edeceğini, vicdanlı insanların, çocukluğunu yaşayamayan körpecik bebeklerin elinden tutacağını; acı, ıstırap ve gözyaşının son bulacağını birlikte göreceğimize inanıyorum. Ancak o güne kadar, herhalde hep birlikte seyretmeyeceğiz.
Dünya genelinde, Siyonist İsrail’e desteğini açıklayan firmalara karşı kimi zaman “kıpırdanma” kimi zaman da “yaptırım” biçiminde boykot girişimlerine şahit oluyoruz. Bireysel ya da kurumsal, herhangi birini hafife almadan söyleyecek olursak bu liste, İsrail’i destekleyen firmaların ürünlerini satmamaktan, reyonlarda ürünlerin geri plana itilmesine; kantinlerden içeceklerin kaldırılmasından ofislere boykot listelerinin asılmasına kadar uzuyor. Buna karşılık zaman zaman “iki kuruşluk paramla alsam ne olur almasam ne olur?” şeklinde, hegemonyanın içselleştirildiği cümleleri de duyuyoruz. Ancak, İsrail’in ürünlerine yönelik boykot kampanyalarının yüksek oranda desteklendiği ve boykotun amacına ulaşacağına inananların oranının hiç de azımsanmayacağı (Duğan vd., 2024) görülüyor. Boykotun dev şirketlere verdiği zarar, satış hedef ve rakamlarına, hisse fiyatlarına, şirket politikalarına açık bir biçimde yansıyor (Kuşakçı, 2024; Balıkçıoğlu vd., 2007).[1] Dolayısıyla “iki kuruşu” bile önemsiz görmemek gerekiyor.
Ankara Filistin Dayanışma Platformu (ANFİDAP)
Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes antlaşması imzalansa bile Siyonist işgal, halen, durmaksızın devam ediyor. Bu nedenle boykot çalışmalarına kayıtsız kalmak özgürlük ruhuyla örtüşmüyor.
Boykot, bir direniş biçimi. İktisadi ya da kültürel olsun, siyonist hegemonyaya karşı sivil iradenin yansıması. Bu direnişin, gündelik hayata tesiriyse sivil toplum kuruluşlarının strateji, politika ve faaliyetlerine bağlıdır. Peter Ferdinand Drucker, post-kapitalist toplumda etkinlik gösteren kuruluşların başarısının altındaki etkenleri kısaca şöyle sıralar:
- Özerkliğe sahip, kendilerine tek göreve adama,
- Siyasî nitelikleri bulunmama,
- Belirlenmiş ve sınırlı işlevleri, daraltılmış ilgi alanlarına sahip olma
- Güce değil, işleve dayanma (Drucker, 1993).
Buradan hareketle İsrail menşeli ya da İsrail’i desteklediğini açıklayan firmalara karşı boykot sürecinin muvaffakiyeti; özerkliğe sahip, kendilerini boykot çalışmalarına adayan, siyasî angajmanı bulunmayan, sadece boykota yönelik çalışmalar yürüten ve boykotun işlevine inanan kuruluşların varlığına bağlı. Türkiye’de boykot kültürünü yerleştirmek için gayret gösteren Ankara Filistin Dayanışma Platformu’nu (ANFİDAP) bu noktada gündeme taşımanın yararlı olduğunu düşünüyorum.
Kuruluş felsefesinde “Filistin’in haklı davasını anlatmak ve Filistin’in özgürlüğü için çalışmak” gibi yüksek anlamları bulunan ANFİDAP, İsrail ve işbirlikçilerinin oluştukları tehdidin bilinmesini sağlamak için çeşitli eylemler düzenliyor. Yürüyüş ve protestolar, Ankara’ya gelen Filistinlilere yardım faaliyetleri, sabah namazı buluşmaları, Türkiye genelinde örgütlenen ve ortak noktaları Filistin’in özgürlüğü olan sivil toplum kuruluşlarıyla toplantılar, bunlardan bazıları. Siyasetçilere ve kamudaki yöneticilere ziyaretlerde bulunarak Filistin gündemini diri tutuyorlar.
Boykot Çalışma Grubu
Filistin gündemine odaklanan ANFİDAP’ın ihtisas alanlarından biri de “Boykot Çalışma Grubu”
Ulusal ve uluslararası boykot çalışmalarıyla koordineli bir şekilde harekete geçen ANFİDAP, boykot ve millîleşme çalışmalarını tespit ve takip etmek adına ANFİDAP bünyesinde “Boykot Çalışma Grubu” oluşturdu. Sekretaryası ve belirli alanlara odaklanan komisyonlarıyla düzenli toplantılar ve temaslar gerçekleştiren Boykot Çalışma Grubu’nun üstlendiği fonksiyonlar şöyle:
- Boykot ve millîleşme konusunda yapılan çalışmalara araştırma ve planlama yönünden destek sağlamak.
- Resmî ve özel muhataplarla kamu diplomasisi yürütülmesi ve işbirliği yapılması amacıyla teknik destek sağlamak.
Bu kapsamda yapılan çalışmalar Ankara başta olmak üzere Anadolu’daki sivil toplum kuruluşlarıyla paylaşılarak aksiyon alınması sağlanıyor. Boykot gibi uzun vadeli faaliyet, politika ve stratejilerin takip edilmesini zorunlu kılan bir meselede boykotu kurumsallaştırma sürecine destek verilmesi gerekiyor.
Hasılı, sivil direniş olan boykot, kurumsallaştığı ve desteklendiği ölçüde başarısını sürdürecektir. Bunun için merkezinde özgür Filistin hedefi bulunan kuruluşların güçlenerek faaliyetlerini sürdürmesi önem arz ediyor.
Kaynaklar
Balıkçıoğlu, Betül vd. “Şiddet İçermeyen Bir Eylem Olarak Dolaylı Tüketici Boykotlarının Oluşum Süreci ve Türkiye İçin Bir Değerlendirme”. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 62/3 (2007), 79-100. https://doi.org/10.1501/SBFder_0000002034
Drucker, Peter F. Yeni Gerçekler (Devlet ve Politika Alanında, Ekonomi Bilimi ve İş Dünyasında, Toplumda ve Dünya Görüşünde). çev. Berna Karanakçı. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Baskı., 1993.
Duğan, Özlem vd. “İsrail-Filistin Savaşı Kapsamında Tüketici Düşmanlığının Boykot Tutumuna Etkisi”. İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Çalışmaları Dergisi 13/25 (2024), 1-28.
Kuşakçı, Sümeyye. “İsrail’e karşı boykottan en çok hangi 5 şirket zarar gördü?” Anadolu Ajansı. 29 Nisan 2024. https://www.aa.com.tr/tr/analiz/gorus-israil-e-karsi-boykottan-en-cok-hangi-5-sirket-zarar-gordu/3205061
[1] Boykotun etkilerine dair güncel bir çalışma için bk. “Finansal, Toplumsal ve Fıkhi Boyutlarıyla Boykot” https://ilke.org.tr/finansal-toplumsal-ve-fikhi-boyutlariyla-boykot